Tüm canlılar doğar, büyür ve ölür. Bu süre zarfında geçen kısım da hayattır. Kimi insan için kısa, kimi insan için uzun, kimisi için güzel, kimisi için çekilmezdir hayat. Bu sıfatlar uzar, gider. Burada önemli olan bu sıfatların hangileriyle kendi hayatımızı tanımlayacağımızdır.
Bu sene içerisinde okuduğum ve çok etkilendiğim “Yaşama ve Yaşlanma Sanatı” isimli kitabında Cicero şöyle der; “İyi ve mutlu yaşama kabiliyeti bulunmayan insanlara her çağ ağır gelir.”
Dünyaya gelirken ailemizi seçemeyiz ancak hayatımızı nasıl yaşayacağımızı kendi seçimlerimiz belirler. Madem her yaşam bir gün bitecek o halde; Neden iyi ve mutlu yaşamayalım? Neden ardımızdakilere güzel anılar bırakmayalım?
Hayatı güzel yaşamak için ne yapmalıyız?
Öncelikle gülümsemeyi öğrenmeliyiz. Ayna karşısına geçip prova yapmamız gerekse bile denemeliyiz. Çünkü gülmek hayatı güzelleştiren ilk şeydir.
Dünyada sadece biz yaşıyormuş gibi davranmamalıyız. Toplumlar insanlardan oluştuğuna ve hepimiz bir toplumun parçası olduğumuza göre, neden birbirimizden selamı esirgiyoruz.
Her yeni gün, yenilik demektir. Dünle bugün aynı olabilir mi? Öyleyse hayatımızın dünü ile bugünü neden aynı olsun? Bir önceki günden farklı bir söz, bir müzik ya da farklı birine bir merhaba bile ayırır dünle bugünü. O halde bu listeyi neden çoğaltıp hayatımızı renklendirmiyoruz?
Kiminle konuşuyorsak konuşalım, kullanacağımız kelimeleri özenle seçelim.
Ne iş yapıyorsak yapalım, en iyisini yapmaya çalışalım. İşimizi yaparken izinli olmayı, izinliyken de işimizi düşünmeyelim.
Sevdiklerimize zaman ayıralım ve bu zamanı kimsenin ya da hiçbir şeyin bozmasına izin vermeyelim.
Kendimizle kalacak anlar yaratalım. Unutmayalım ki birçok başarı, kendi kendinle baş başa kaldığın zaman çıkan kararlar sayesinde alınır.
Kendi özel anlarımızı, ne iş arkadaşlarımızın, ne de ailemizin ihlal etmesine izin vermeyelim.
Gerek ailemizle olan diyologlarımızda, gerekse de iş ortamında hiç birşeyi kişisel algılamamalıyız. Olayları kişiselleştirmek kendimize zarar vermekten başka birşey değildir.
İnsanları dikkatle dinlemeliyiz ama her anlatılana da inanmamalıyız. Her konuda tedbirli olmak yararlıdır.
Detayını bilmediğimiz bir konuda, kendimizi strese sokacak,üzecek çıkarımlar yapmamalıyız. İşin aslı her zaman tahmin ettiğimiz gibi olmayabilir.
Planlı ve programlı olalım. Gerekirse ajanda kullanalım.
Kalabalığın çok olduğu ortamlarda dedikodu da çok olur. Gerek geniş ailemizde, gerekse de işyerimizde dedikodu yapılan ortamlardan uzaklaşalım. Çünkü, iletişim karşılıklı bir ilişkidir. Başkasından duyulanlarla iletişim sağlanmaz.
Hem işyerinde hem de ailemizde toksik insanları hayatımızdan çıkaralım. Bu insanların bize katacağı hiçbirşey yoktur. Değerli İlber Ortaylı size birşeyler katacak, sizden üstün insanlarla arkadaş olun der ve çok da doğru söyler.
Öğrenmeliyiz,gelişmeliyiz,okumalıyız,izlemeliyiz,araştırmalıyız. Hayat boşa zaman harcayacak kadar uzun değil.
Yeni yıl yeni umut,yeni heyecan demektir. Gelin o zaman, hayatımızı tanımlayacağımız pozitif sıfatları artırıp, negatif sıfatları azaltmak için çabalayalım.
Hayatı güzel yaşamanın daha birçok yolu var öyle değil mi? Bunlardan biri de paylaşmak değil midir? Hayat paylaşınca güzelleşmez mi? Sizde kendi düşündüğünüz yollarınızı benimle paylaşırsanız önümüzdeki hafta hayatı güzel yaşamanın yolları 2’yi hep beraber hazırlamış oluruz.
Gastronomi, seyahat ve hobiler de hayatı güzel yaşama kılavuzuna eklenebilir...
Benim için hayatı güzelleştirme yolu; değiştiremeyeceğimi bildiğim şeyler için mücadele etmeyi, geçmişte yaşamayı, gelecek için kaygıyı bırakmak.