Ayna; üzerine düşen ışığı yansıtarak cisimlerin görüntülenmesini sağlayan bir nesnedir ve hepimiz bu nesneyi gün içerisinde defalarca kullanırız. Dışarıya çıkmak için hazırlanırken, kişisel bakımımızı yaparken, kıyafetlerimizi denerken sürekli ayna ile karşı karşıya geliriz. Hatta bazı meslek gruplarında çalışan insanlar; tiyatrocular, spikerler vs. ayna karşısında prova bile yaparlar.
Peki kaçımız, kimi zaman eleştirdiğimiz, kimi zaman beğendiğimiz dış görüntümüz dışında; duygularımızı, düşüncelerimizi, davranışlarımızı, göreceğimiz iç görüntümüze ayna tutmak isteriz?
Elbette ki içimize ayna tutmak , ayna karşısında dış görüntümüzü görmek kadar kolay değildir. Öncelikle istekli olmayı, gördüklerimizi sorgulamayı ve çıkan sonuçlara göre aksiyon almayı gerektirir.
Çünkü; kendi içine ayna tutmak demek;
Korkularımızdan kaçmayı değil, korkularımızı fark etmeyi ve onların üzerine gitmeyi,
Yaralarımızın üzerini kapamayı değil, yaralarımızı kabul etmeyi ve onlara merhem olmak için uğraşmayı,
Hatalarımızdan kaçmayı değil, hatalarımızı kabul edip, aynı hataları tekrar yapmamak için çabalamayı,
Başarısızlıklarımızı unutmayı değil, başarısızlıklarımızın sebeplerini bulmaya çalışmayı ve atacağımız sonraki adımlar için bu hatalara çözüm üretmeyi,
Mutsuzluk girdabına kapılmayı değil, o girdaptan çıkmanın yollarını aramayı ve gülümsemeyi bilmeyi,
Ön yargılarımızın esiri olmayı değil, tarafsız gözle bakmayı öğrenmeyi gerektirir.
Özetle; kendi içine ayna tutmak demek, kendimizin farkına varmamız demektir. Nasıl ki dış görünüşümüzdeki güzellikleri, kusurları görüp fark edebiliyorsak; daha güzel yaşayabilmek, daha mutlu olabilmek, hayatımızla ilgili yapacaklarımıza daha doğru karar verebilmek için de, içimizde olan bitenin farkına varabiliyor olmamız demektir.
Unutmayalım ki, “Hayat bir aynadır. Siz ona gülümserseniz, o da size gülümser.” Kendi farkındalığımız da yaşam aynasında gizlidir. Çünkü, yaşam aynası bizi yansıtır.
Yaşamın bize gülmesini istiyorsak,
Kendimizi fark edebilmeli, kendimizi sevmeli ve kendimize hak ettiğimiz değeri vermeliyiz.
Olumlu düşünmeyi öğrenmeli, gülümsemeyi ihmal etmemeliyiz. Unutmamak gerekir ki gülmek en etkili ilaçtır.
Bize negatif enerji veren olumsuz insanları hayatımızdan çıkarmalı, bizi gülümseten bize olumlu enerji veren, bilgi ve deneyimlerinden yararlanacağımız, insanları hayatımıza almalıyız.
Başımıza gelen olumsuzluklarda değerlendirme yapmayı bilmeli ve pozitif sonuçlar çıkarabilmeyi başarabilmeliyiz.
Son olarak;
Hayat iki şekilde yaşanır. Ya yaşadığın her kötü olaya oturup üzülür, kendine yazık edersin;
Ya da, yaşadıklarından öğrenmen gerekeni öğrenir, yoluna devam edersin.
Herkesin kendi içine ayna tutup, yoluna devam etmesi dileğiyle....
コメント